Good morning Sheridan, Wyoming.
– Günlerin nasıl geçiyor?
+ Vallahi her gün çalışıyorum. Sürekli yoldayım. Tır, tır, tır, tır, tır, tır.
– Tatil ne zaman?
+ Valla Tatil zenginler için. Fakirler için kölelik sonsuza dek sürer. Ama belki ocak gibi. Kışa kadar çalış çalış çalış, kışın kar yağınca yollarda biraz dinlenirim falan filan.
– Biz ne zaman zengin olacağız?
+ Zengin olamayacağız. Ama mutlu olmak için başka sebepler bulabiliriz. Mesela en azından Afrika’da değiliz. Bu önemli bir şans. Bu açıdan bayağı şanslıyız. Hatta sadece Afrika değil, Güneydoğu Asya, Latin Amerika’nın uyuşturucu karteli dünyası, Doğu Avrupa (Ukrayna, Rusya), Orta Doğu (Filistin, İsrail, Suriye, Irak, İran, Afganistan, Pakistan, Yemen)… Ohooo… Bunlara bakınca biz bayağı bayağı şanslıyız.
Zenginlik zaten yaygın bir şey değil. Dünyada %0.8 zengin, %99.2 değil. Yani zengin olmak piyango tutturmak gibi bir şey. Çok az insan o kadar şanslı. Fakirlik çok daha normal. O yüzden boşuna üzmemeliyiz kendimizi.
Mesela bir insanın doğması da 400 trilyonda bir ihtimal. O açıdan bakarsak bize piyango vurmuş. Doğmayabilirdik de. Bir şey kaybetmezdik. Ama yok olup gideceğiz zaten. Hani doğmamışlardan bir farkımız olmayacak.
O açıdan bakınca doğmamışlarla farkımız ekstradan 50-60 yıl bir hayat. Değişik bir tecrübe. İyisiyle kötüsüyle, bir sürü renk, bir sürü koku, bir sürü tat – bence güzel bir şey; sevmediysek de, zaten kısa bir serüven bu, yok olup gidecek, üzülmeye değmez.
Şimdi, belki böyle bir cevap beklemiyordun, çok uzattım, özür dilerim. Ama hem gerçekçi, hem de mümkün mertebe olumlu bir cevap vermek istedim. Sorunu ciddiye aldım. Belki biraz fazla ciddiye aldım. Ama bence iyi oldu. Rica etsem gülümseyebilir misin?
***
Son günlerde iki haber dikkatimi çekti. Birisi eski bakanın oğlunun anneannesini öldürmesi, o. Diğeri Siemens yöneticisinin ailesiyle birlikte yok olması daha yeni, helikopter kazasında.
Bakıp özendiğimiz, kıskandığımız insanlar bunlar: devlet yöneticileri, şirket yöneticileri. Ama hangimiz çocuğumuzun annemizi öldürmesine razıyız? Hangimiz ailemizle birlikte kaza geçirip yok olmanın hayalini kuruyoruz?
O yüzden kimseye özenmemek, kimseyi kıskanmamak lazım. Hayat öyle bir şey, dünya öyle bir yer değil. En acı şey anneni kaybetmekse eğer mesela, en zengin de annesini kaybediyor bir gün. En tatlı şey anneye sarılmak, anne yemeği yemekse; en fakir de tadabiliyor bunları.
En güzel şeyler parayla alınamayan ve satılamayanlardır. En acı şeyler çaresizdir ve herkese eşittir.
Dünyanın en zengini de olsan, oğlun seni kahredebilir.
Bugün imrenerek seyrettiklerinin, yarın acınacak duruma düşmeyeceklerinin bir garantisi yok. Özetle, özenilecek hiçbir hayat yok. En güzel yemek senin karnını doyuran yemektir. En güzel hava senin soluduğun havadır. En güzel anne senin annendir. En güzel memleket senin memleketindir. En güzel şiir senin anadilinde yazılan şiirlerdir ve en güzel hayat, senin hayatındır.
***
Dün sabah 7’de uyandım. Simit ve krem peynir yedim. Kahvemi içtim. 8’de yeniden yükleme adresindeydim. Yükü yaklaşık 1170 ila 1360 kilogram azalttılar. Bu yük soğan. Her çuval 22.5 kilogram. Herhalde 55 çuval falan indirdiler.
Sonra öğrendim ki meğer onların orada bir yerlerde kendi tartıları da varmış. Tesis içinde değil ama kasabada bir yerde. Yerini de tarif etti kadın ama o sıra çok dikkat etmedim. Çünkü o an bir işime yaramaz artık diye düşündüm.
Ofisten çıkınca dank etti, lan niye işime yaramasın, nasıl olsa şimdi de bir kontrol etmem gerekecek ağırlığımı. Ama dönmedim ofise. Çünkü zaten haritada bir tartı adresi çıkarıyordu önüme Google.
Ulan dün boşuna mı bekledik gece burada. Hemen o tartıya gidip gelsem, hemen dün hallederler miydi acaba? Açıkçası sanmıyorum. Bir, dün bu tartıdan bahsetmedi bile kadın bana. Bence özellikle söylemedi. Çünkü beklemek istemiyorlardı. Zaten saat geç olmuştu. İki, bugün sordum kadına bekler miydiniz diye; geç olmuştu, beklemezdik dedi zaten.
Haritadaki tartıya gittim. Başka bir şirket çıktı haritadaki. Kadının tarif ettiği yer burası değilmiş. Burada ücret 10 dolardı ama sağ olsunlar para almadılar benden. Kart geçmiyordu, sadece nakit alıyorlardı. Ben pek nakit taşımıyorum yanımda. Ama aslında taşımak lazım bir miktar her zaman. Gerçi 10 dolar nakitim de vardı ama onlar almayınca, ben de vermedim.
Sonra ileride Loves’ta bir daha tartıya çıktım. Tandemleri ayarladım.
Loves’ta askerler vardı. Sarışın dünya güzeli bir kız da askerdi. Gerçi zevkler farklı. Ben kısa boylu, balık etli kızlara bayılıyorum. Güzellik yarışmalarında tam tersi sıska ve uzun boylu kriterleri mevcut. Ben? Kısa boylu, minyon, minnoş ama balık etli böyle tombik, memeler de tombikto, göbek de severim. Hiç rahatsız etmez beni göbek. Kendim de şişkoyum ya. Popo da tombikto, oh mis. Bu sarı kız da biraz tombik gibiydi. Yanaklara falan bayılırım. Saçları sapsarı, teni bembeyaz. Ama tabii kızım yaşında. Eski sübyancılardan kaç kişi kaldık.
Neyse işte bebek gibi bir kızdı sarı tombik. Derin bir ah çekip hayata devam ettik. Sarı kızları hep üstün ırk falan olarak gördüğüm için, yaklaşamadım yanlarına gençken de. Nefesim kesiliyor, dilim tutuluyor onları gördüğümde. Senin ne haddine diyorum o kız, kendi kendime.
Tabii güzel olmayan sarı çok var. Beğendiğim sarılardan bahsediyorum sadece. Bebek yüzlü, minik burunlu, sarı saçlı, mavi gözlü, al yanaklı, kısa boylu, balık etli, büyük memeli filan. Çok böyle kız çıkmadı karşıma Allah’tan. Belki üç, dört, bilemedin 5 kez falan karşılaşmışımdır bu tarife uygun kızlarla tüm 37 yıllık hayatımda. Daha fazla da olmasın zaten. Sonra üzülüyorum çünkü. İnsan emmek istiyor o dudakları, o memeleri, o sarı… doğal olarak.
Neyse efendim. Sonra 8 saat hiç durmadan sürdüm Butte, Montana’ya kadar. Aslında duracaktım da, arama gelince, telefonda konuşa konuşa vakit öldüre öldüre ilerleyeyim dedim.
Butte’de sandviç yedim, duş aldım, mazot aldım ve sonra 2-3 saat daha sürüp Billings’e bir saatten biraz daha fazla süre kala bir dinlenme tesisinde uyudum.
Gece bir iki kez uyansam da, sabaha kadar neredeyse 10 saat uyudum. Bu sabah Billings’e kadar sürüp orada iki adet fıstık ezmeli ve jöleli sandviç gömdüm, kahve içtim, duş aldım ve işte 3 saattir yoldayım. Şimdi saat 1’i çeyrek geçiyor öğlen. YouTube’dan sesli kitap dinledim biraz. Onun dışında sürmeye devam, yolumuz uzun. Görüşürüz.
Ha bir de bugün cuma. Haftalık maaş yatacak. Kredi kartına gömeceğim. Çok mutluyum. 🙂
Leave a Reply