Customise Consent Preferences

We use cookies to help you navigate efficiently and perform certain functions. You will find detailed information about all cookies under each consent category below.

The cookies that are categorised as "Necessary" are stored on your browser as they are essential for enabling the basic functionalities of the site. ... 

Always Active

Necessary cookies are required to enable the basic features of this site, such as providing secure log-in or adjusting your consent preferences. These cookies do not store any personally identifiable data.

No cookies to display.

Functional cookies help perform certain functionalities like sharing the content of the website on social media platforms, collecting feedback, and other third-party features.

No cookies to display.

Analytical cookies are used to understand how visitors interact with the website. These cookies help provide information on metrics such as the number of visitors, bounce rate, traffic source, etc.

No cookies to display.

Performance cookies are used to understand and analyse the key performance indexes of the website which helps in delivering a better user experience for the visitors.

No cookies to display.

Advertisement cookies are used to provide visitors with customised advertisements based on the pages you visited previously and to analyse the effectiveness of the ad campaigns.

No cookies to display.

Günlük – 23/03/2016

Aslında sadece şimdi değil, her daim böyle olacak bu. Her daim bir şeylerle meşgul olmam gerekecek ve yazdığım şey yarım kalacak. Buna alışmalıyız – sen ve ben. Bir sen okuyorsun beni zaten. Ses etme. Öyle herkes okumasın. Korkuyorum çünkü. Belki bir ara işlediğim cinayetleri bile anlatırım. Ama herkesin bilmemesi gereken şeyler bunlar. Cinayet işlemek serbest! İtiraf etmek suç! Mesela öldür birini ve tüm delilleri yok et – serbestsin! Hayatını yaşa! Lakin 80 yaşına gel ve artık bu sırrı içinde tutama, itiraf et – bak bakalım ne oluyor?! Kalan birkaç yılını veya birkaç haftanı – ne kalmışsa artık – kodeste geçirirsin.

Peki ya ne yapsaydık, sayın amına koyduğum? Cinayet işlemiş caniyi serbest mi bıraksaydık? Zaten yıllardır serbestmiş ya! Ya her caniyi yakalayacaksın, ya da her cani – herkes – serbest dolaşacak. Bana adalet buymuş gibi geliyor. Ama kabul ediyorum – benim zaten beynim arızalı. Beni dinlemeyin. Evet, cinayetler işledim. Ama kimse ölmedi. Dolayısıyla tam da cani sayılmam. Mesela komşusunu öldürmek isteyen bir insan beceriksizliği yüzünden bu fırsatı kaçırır ve iki dakika sonrasında komşu kendiliğinden kalp krizi geçirip ölürse, komşusunu öldürme planları yapan insan cani olmaktan kurtulur. O, tertemiz sicille yaşar ve göçüp gider. İlginç değil mi? Belki de değil. Ama bence ilginç.

Bazılarınız suç işleyecek fırsatlar dahi bulamadı ve masum diye geçiniyorlar. Bazılarınız ise çocukluğundan beridir itiliyor, kakılıyor. Adeta suç işlemeye mecbur bırakılıyor. Ve o gün geldiğinde sanki en doğal bir şeymiş gibi bileklerine kelepçeler takılıyor ve cennet’e götürülüyor. Bazıları için cennet’tir hapishane. Ben “Hakim bey, lütfen beni tahliye ettirmeyin. Hayat daha huzurlu o dört duvar arasında. Kimseyi öldürmek zorunda değilim o kafeste.” diye ağlayıp yalvaran insanlar da tanıdım. Hapishane – ne kadar iğrenç bir yer. İnsanlar, insanları hapishanelere tıkıyor. Ve bu canice değil öyle mi?

Bazen pembe popolu kuzeyli ve batılı hümanistleri anlıyor gibi oluyorum. Bazen de aynı kuzeyin ve batının ırkçılarına tav oluyorum. Tav oluyorum dediğim olumlu manada. Yani haklı buluyorum adamları. Vardığım netice ise şu: Hümanistin de, ırkçının da kuzeyli ve batılı olanına hayranım ben. Yani ben hümanizme veya faşizme hayran değilim, ben kuzeyliye ve batılıya hayranım! Ne kadar geri zekalıca değil mi? Ama işte ben de bir geri zekalıyım zaten.

Peki buna inanıyor muyum? Sence geri zekalı olduğumu itiraf ederken samimi miyim? Bence değilim. Samimiyetsizim. Üzgünüm ve üzgün olduğum konusunda dahi samimiyetsizim. İşte bunun için hakikaten üzgünüm. Samimiyetception! Birilerinin ölmesi gerektiğine inanıyorum. Dünya 7 milyar için fazla küçük. 7 milyarı bırak, yarım milyar için bile yeterince büyük sayılmaz. “Sadece İskandinavya var olsaydı keşke.” dememek için kendimi zor tutuyorum. Konuştukça ne kadar ahmak olduğum da göze batıyor tabii. Olsun. Hem zaten ben de bir İskandinav değilim. Yani benim ahmaklığım yüzünden İskandinavları suçlayamazsınız. Yoksa siz zaten bir mensubu yüzünden topyekün bütün topluluğu suçlamayacak kadar medeni olanlardan mısınız? O zaman sizi de seviyorum. Sizin gibi olmak istiyorum.

Maarri buralarda yazarken azıcık terbiye etmiştim kendimi ama o da gideli oluyor bir süredir. Bozdum yine. Irkçı bir coğrafyada büyüdüm ben. Kendimde suç bulamıyorum. Özeleştiri martavalına da inanmıyorum. Al işte, şimdi de suçlamak için coğrafyayı kurban seçtim kendime. Biliyor musun, aslında kız kardeşinin sevişmesine mani olmayan bir adamsan, seni de çok seviyorum! Evet, insanlar için asıl kıstasım İskandinav olup olmamaları değil tabii ki de! Öyle ahmaklık olur mu? Ama kesin bir özgürlükten yana da olamıyorum maalesef. Emin değilim.

Emin olduğum tek şey şu: Cinsel ilişkilerin yaygınlaşmasına vesile olan herkesi seviyorum. Abazanlara aşığım – erkeğine de, kadınına da! Her şey uçkur mu diyenlere ise ifrit oluyorum! Evet, her şey uçkur! Her şey ama her şey bu – u çe ka u re, uçekaure (batı Afrikalı bir futbolcu ismi gibi oldu. Futbolu pek sevmem. Nasıl erkeksem? Erkek miyim ben? Futbola harcanan paralar seksin yaygınlaştırılmasına harcansa mesela? Nasıl mı? Ne bileyim, teşvik etsek kadınları. Sevişenlere evler arabalar alsak. Haha, erkek miyim diye sormuştum ya; erkekmişim. Başka türlü bu derece abazanlık akıl alır gibi değil)!

Şimdilik anlatacaklarım bu kadar. Hem kollarım yoruldu. Bu nasıl günlükse? Böyle günlük mü olur? Bilemiyorum. Adını ne koyayım bilemedim. Ne koysaydım? Feriha mı? Bir kere Feriha’da liderlik vasfı yok. Hazal Kaya’ya da hastayım. Hem de Genco’da tutulmuştum ben ona. Belki çoğunuz keşfetmemişti bile onu henüz. Kısa boylu kadınlara, balık etli kadınlara, iri popolu kadınlara ve renkli gözlü kadınlara aşık oluyorum. Bazen bir günde 7-8 kez aşık olabiliyorum. Hazal Kaya dombik ve koca popolu değil sanıyorum ama kısa boylu ve renkli gözlü. Ayrıca güzel yüzlü. Güzel yüz de önemli. Hatta en çok o önemli! Uzun bacakmış, sütun bacakmış hiç anlamam. Bacak lan işte. Bir kadının bacağı bana hiçbir şey ifade etmiyor.

Belki Aytaç Ars’a müracaat etmelisinizdir bacaklarınız çok güzelse. Yok yaw, o da bacakçı değil de ayakçıydı sanırım. Ay ne bileyim ben. Bana ne? Allah’tan kız arkadaşım da kısa boylu, dombik, koca popolu ve koca memeli. Ayrıca kocaman bir göbüşü de var. Evet, göbek. Mmfh, çok tahrik olurum göbekten ben. Göbek fetişizmi! Var mı böyle bir şey? Vardır herhalde. Ne yok ki? 2 Girls 1 Cup’ın olduğu bir dünyada ne mümkün değildir ki? Iyy. İğrenç öyle birbirlerinin kakalarını, kusmuklarını… Bööğğğ (Evet bu bir midem kalktı efekti. Gördüğünüz gibi benim de bir midem var. Hem düşündüğünüz kadar geniş de değilmiş. Naaber?). Ayrıca çok güzel de bir yüzü var sevdiceğim.

Ee yürü, siktir git sevdiceğini sev o zaman, bize ne senin iğrenç beyninden? Hehe. Haklısın. Ama zevk meselesi. Bana da senin yazdıkların iğrenç geliyor mesela. Her gün her gün “Atam nerdesin? Uyan! İzindeyiz!” İnsanları atasından tiksindiriyorsunuz, pis herifler. Ata’yı severim. Kim sevmez ki? Sevmeyenler de vardır elbet. Olmalı da. Kolay değil. Canlarını kaybetmiş insanlar. Anlayışla karşılıyorum. Amaaan, siyaset mi? Bana ne? Sizin gezegen de ‘aşk’ var mı, ‘aşk’?

*Aşk derken sizin bildiğiniz aşktan bahsetmediğimi bilmelisiniz. Sizin bahsettiğiniz aşk da vıcık vıcık. Benim bahsettiğim aşk ise bedenlerin birleşmesi. Varsa yoksa beden. Hem ne demiş atamız? Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur. Sevişmezseniz, aklınızı yitirirsiniz anlamı çıkar mı bundan? Acaba Bülent Kayabaş bunu mu demek istemişti o güzide film sahnesinde? Otostop çekmekten çıldırdım. Otostop çekmeyin. Çekene de yardımcı olmayın. Etraf canlı bomba kaynıyor. Öptüm. Kib. Bye!

Leave a Reply

Your email address will not be published.